Kıbrıs'ta Geri İtmeler: Belirsizlik İçinde Sıkışmak

October 13th, 2024 - written by: Border Violence Monitoring Network

Kıbrıs'ın tampon bölgesinin tanıtılması

1974'ten sonra Kıbrıs adası, BM kontrolündeki askerden arındırılmış bir ara bölge yani “Yeşil Hat” (Buffer Zone) ile fiilen iki bölgeye ayrılmıştır. Aşağıda “Kuzey Kıbrıs” olarak adlandıracağımız, Yeşil Hat’ın kuzeyinde bulunan alan, kendi kendini ilan etmiş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından yönetilirken Yeşil Hat’ın Güneyindeki alan Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından yönetilmektedir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tanınmış bir devlet olmadığı ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin toprakları iki İngiliz üssü dışında tüm adayı kapsadığı için Yeşil Hat, Kıbrıs Cumhuriyeti veya uluslararası toplum tarafından bir sınır olarak kabul edilmemektedir.

Son yıllarda Yeşil Hat’ın ve toprak anlaşmazlığı konularının Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından yasal bir belirsizlik alanı olarak kabul edilip silahlandırıldığını, hareket halindeki insanları geri ittiğini veya bölgede hapsettiğini ve sığınma haklarını ihlal ettiğini gördük.

Bu geri itmeler 2020 yılından beri rapor edilmektedir.[1] Ancak, bu yıl mayıs ayının ortasından itibaren bu geri itmeler sistematik bir uygulamaya dönüşmüştür; Kıbrıs Cumhuriyeti, insanları Yeşil Hat’ın çeşitli yerlerinde tuzağa düşürüp geri itmiş, bazıları İlk Kabul Merkezi'nde (First Reception Centre) sığınma talebinde bulunduktan sonra bile zorla geri gönderilmiştir. Bölgede mahsur kalan insanların sayısı sürekli artmakta olup Ağustos 2024'te 70 kişinin Yeşil Hat’ta hapsolduğu bildirilmiştir.[2]

BVMN Haziran Aylık Raporu'nda bu Tampon Bölge’de sıkışıp kalan insanlarla ilgili daha fazla bilgi bulabilirsiniz.

Lefkoşa'nın batısındaki Tampon Bölge
Buffer Zone in the west of Nicosia (BVMN)

Aralık 2022’de meydana gelen bir geri itmede iki Kürt erkek Kıbrıs'ın başkenti Lefkoşa'daki Yeşil Hat’ın “Ledra Palace” resmi geçiş noktasında mahsur kalmıştı. İki kişiden biri olan Ferit, nihayet Kıbrıs Cumhuriyeti'ne girmesine ve sığınma başvurusunda bulunmasına izin verilen Eylül 2023'e kadar, 9 ay boyunca, bu Tampon Bölge’de mahsur kaldı.[3] O tarihten bu yana Lefkoşa'nın merkezi Eleftheria Meydanı’nda protesto gösterileri düzenliyor. Deneyimlerini ve adalet taleplerini paylaşmak üzere kendisiyle bir röportaj gerçekleştirdik.

Ferit ile Röportaj

Düşündüm ki, belki biraz kim olduğunuzdan bahsederek kendinizi rahat hissettiğiniz kelimelerle sizi tanıyarak başlayabiliriz.

Adım Ferit, Türkiye'nin Güneydoğusunda, Diyarbakır'da doğdum. Ben bir Kürt’üm. Hayatımın bir döneminde, kendi işimi yaparken başıma gelen bazı kötü olaylar neticesinde hapse atıldım. Haklı olmama ve haksız yere içeriye atılmama rağmen bunu kabul ettim ve karara itaat ettim... Ama hapishanede gardiyanlar, polis memurları bana kumpas kurmaya devam ettiler. Sadece bana da değil, içeride öldürülen, işkence gören insanlar da vardı. Onların bizi içine soktukları durumlar ve sorunlar yüzünden defalarca cezalandırıldık. Ondan sonra bana bir şans verildi. Pandemi nedeniyle serbest bırakıldım ve bu sayede kaçma şansım doğdu. Kuzey Irak'a, Kürdistan Bölgesi'ne kaçtım ancak Kürdistan Bölgesi'nde de kötü deneyimler yaşadım. O kötü deneyimlerden sonra orada da kalamayacağımı anladım ve kendimi güvende hissedebileceğim bir ülke hayaliyle yola çıktım. Artık bir ailem yok ve kendimi güvende hissedene kadar da bu yolculuk bitmeyecek. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın diğer bölgelerinde de Kürt toplumunun başına gelenler ortada.

Geçen yıl Aralık 2022'den Eylül 2023'e kadar Tampon Bölge’de sıkışıp kaldığınız zamanı sormak istiyorum, tıpkı şu anda sıkışıp kalan insanlar gibi.. Bunun nasıl bir deneyim olduğunu ve başınıza neler geldiğini anlatabilir misiniz?

Buraya gelmeden önce Kıbrıs'ta hiç bulunmamıştım, dolayısıyla sınırın (Yeşil Hat) ne olduğunu ve oraya nasıl gideceğimi bilmiyordum. Bu yüzden bir rehber arayışına girdim ve nihayetinde bana yardım edecek bir arkadaş buldum. Buraya geldim, bana rehberlik etti, yolu gösterdi. Ben (duvardan tampon bölgeye) atladım, ben atladıktan sonra o da atladı. Ondan sonra prosedürlere uygun olarak iltica başvurusunda bulunmak için polise gittik. Bizi gördüklerinde geri itmeye çalıştırlar. Orada kavga çıktı, bizi geri itmek için çok uğraştılar ancak biz (Kuzey Kıbrıs'a) geri dönemezdik. En azından ben gidemezdim. Ondan sonra bize baktılar ve gidemeyeceğimizi gördüler. Tamam, bekleyin deyip bizi sabaha kadar beklettiler; kapının önünde bekledik. Hava çok soğuktu. Sonra sabah Birleşmiş Milletler polisi, askerleri ve Kıbrıs polisi geldi. Kendi aralarında konuşuyorlardı. O dönem ben İngilizce olarak sadece merhaba ve nasılsınız demeyi biliyordum. Onlar da bizi kabul etmediler ve geri ittiler. Dedim ki, eğer beni onlara (Kuzey Kıbrıs'taki yönetim için çalışan güvenlik çalışanlarına) verirseniz ölürüm. Allah'tan orada Birleşmiş Milletler polisinden bir Çek polis memuru vardı. Bir de İrlandalı bir hanımefendi vardı, o da BM'den bir polis memuruydu. Bir tercüman geldi, onun sayesinde konuştuk. Bize, “korkmayın, panik yapmayın” dediler, “sizi geri ittiklerini söylediler ama bizim sizi (Kuzey Kıbrıs'a) geri itme yetkimiz yok. Biz böyle bir şey yapmayacağız. Yeşil Hat’ta kalmakta özgürsünüz ve kalmak istediğiniz sürece size burada bir çadır verebiliriz. Yemek konusunda yardımcı olabiliriz. İstediğiniz yere gidebilirsiniz, ancak burada kaldığınız sürece prosedürü uygulamaya çalışacağız. Bir çözüm bulabilmeleri için ilgili makamları bilgilendireceğiz. Aksi takdirde müdahale etmeyeceğiz.”

Orada bir hafta kaldım. Bir hafta sonra, arkadaşım bir gecede kaçtı, Kuzey’e geri döndü. Ben kaldım, kalmak zorundaydım, keşke ben de geri dönebilseydim. Hiçbir çözüm yoktu, orada 9 ay kaldım.

Kötü günlerim oldu, stresli günlerim oldu. Tüm bu sorunların kaynağına bakacak olursak, bunların hepsi Güney Kıbrıs hükümetinin yarattığı sorunlardır. Beni orada kalmaya zorlayan sorunlar bunlar. Kapıya geldiğimizde prosedüre göre hareket etselerdi orada kalmazdık. Kuzey'den gelen insanlar tarafından saldırıya uğradım, bana sandalye ve taş attılar. Polis tarafından birçok kez tehdit edildim. Bir gece bir silah sesi duydum. Duydum ve hemen BM güçlerine söyledim. Baktılar ancak bir mermi bile bulamadılar. O gece uyuyamadım bile. Sürekli tehdit altında, her gün risk altındaydım.

İyi kötü tüm detayları düşünmek için yeterli zamanınız yok şimdi ancak çok sayıda iyi ve kötü an biriktirdim. Dokuz aylık süreçten sonra beni içeri (Kıbrıs Cumhuriyeti’ne) aldılar. Dedim ki, artık her şey bitti, hayatıma yeniden başlayacağım.

Lefkoşa'nın doğusunda, hareket halindeki insanların sıkışıp kaldığı ve sığınma taleplerinin reddedildiği Tampon Bölge (BVMN)
Buffer Zone at Ledra Palace where Ferit was stuck for 9 months (BVMN)

Sonunda iltica başvurusunda bulunmayı başardınız. Tampon Bölge'den ayrıldıktan sonra neler olduğunu anlatabilir misiniz?

Kampta da sorunlarla karşılaştım. Normalde insanlar kampta iki hafta kalırdı. Beni iki ay boyunca kampta tuttular ve her seferinde psikolojik baskı ile beni sinirlendirmeye çalıştılar. Şimdiye kadar milyonlarca kez bu tarz şeyin üstesinden geldim.

İki ay boyunca kampta tutuldum. İki ayın sonunda beni Kofinou kampına gönderdiler ama orada da beni çeşitli sebepler ile dışarı attılar. Statüm yoktu, çalışma iznim yoktu, param yoktu, evim yoktu, kalacak yerim yoktu. Tamamen kaderime terk edildim. Ondan sonra “sözde” yardım kuruluşlarına gittim. Dolaştım, dolaştım. Ya bana bir belge ver çalışayım ya da yardımcı ol, o belgeyi alana kadar bana yardım et. Hepsi beni çözümsüzlüğe itti. Hepsine birkaç kez gittim; mesela beş kere karakola gittim. Son gidişimde dedim ki, kimse bana yardım etmezse protesto etmekten başka çarem kalmayacak. Kimse yardım etmedi ve ben de protestoya başlamak için buraya geldim.

Dediğim gibi, tüm olanları, yaşadığımız tüm kötü şeyleri detaylandırmaya kalksak, hepsini konuşmaya kalksak günler sürer. Bu yüzden her şeyi baştan sona gözden geçiriyor, bu sorulara cevap bulmaya çalışıyorum.

Bize şu anda yaptığınız protesto hakkında biraz daha bilgi verebilir misiniz? Nasıl başladı? Pankartlara tam olarak ne yazdınız? Ve pankartlara yazdığınız şeyleri neden yazdınız?

Protestom ilk günden, orada kalmak zorunda olduğum günden itibaren başladı ve 8 ay sonra açlık grevine başladım.

Pankartlara yazdıklarım... Elimden geldiğince çok şeye dikkat çekmeye çalıştım, belli konulara farkındalık yaratmaya çalıştım, her konuda farkındalık yaratamıyorum ama kendimce deniyorum. Basit insan hakları ihlalleri konusunda farkındalık yaratmak istedim. Öldürülen bir bebekten (Aylan Kurdi) etkilendim ve şunu yazdım... Bu insan hakları ihlalleri yüzünden o insanlar ölüyor. Bunu anlatmaya çalışıyorum. Yazacak çok şey var ama yazmama ve etrafa pankartlar koymama izin vermiyorlar. Kapitalizm bu, düşündüklerinizi yazmanızı istemiyorlar, düşünmenizi istediklerini yazmanızı istiyorlar. Bir elimi kapitalizme kaldırdım ama diğer elim hala yumruk.

Ne diyeceğimi bilmiyorum, diğer tarafa gitsem hayat yok ama burada da güvende değilim. Geceleri buraya gelip beni tehdit eden 20-25 kişi oluyor.

Protest at Eleftheria square (BVMN)
Protest at Eleftheria square (BVMN)

Protest at Eleftheria square (BVMN)
Protest at Eleftheria square (BVMN)

Son konuştuğumuzda adalet hakkında da çok konuşmuştunuz. Her zaman adalete aç olduğunuzu ve bir kez olsun doymak ve tatmin olmak istediğinizi söylemiştiniz.

Haklısın. Ama belki de o açlık beni öyle etkiledi ki. Türkiye'de Kürtlerin resmi olarak sevilmediğini anlayabiliyorum, Kürtler ayrımcılıkla karşı karşıyalar. Ama kendinizi bu faşist görüşten ayırmak ve sadece işinizi yapmak önemli.

Ama güç... o çarkın gücü var ya, bu bir domino etkisi yaratıyor. Hepimiz insanız elbette. Ve yaşamak hepimizin arzusu. Yaşam hakkınızı istemekten daha normal ne olabilir?

Mesela ben kurallara ve yasalara uyarım, kimsenin hayatına karışmam. Kimsenin hayatına müdahale etmediğim sürece insan olarak görülmek, muamele görmek ve yaşamak istiyorum. Hepsi bu kadar. Statüden bahsederken iş adamı, belediye başkanı ya da cumhurbaşkanı olmaktan bahsetmiyorum, sadece insan muamelesi görmek istiyorum. İstediğim statü bu. Yani ikamet denen şey buraya geldiğinizde verilen bir şey olmalı. Ben bu statüyü elde etmek istiyorum ve yasal olarak çalışmak, vergilerimi ödemek ve bir ev sahibi olmak istiyorum. İstediğimde kendi dükkanımı açmak istiyorum.

İşte bu protestonun talebi bu. Aynı zamanda bu protestom insanlara da yönelik, sadece sisteme değil; yani yolumda engel olan insanlara yönelik. Ya işlerini düzgün yapmayan bu insanları bulun ya da bana statü verin ve mahkemeye gitmeme izin verin.

Dürüst olmak gerekirse, bazen kendimi kobay olarak kullanılıyormuşum gibi hissediyorum. Diğer mültecilere buraya gelmemeleri için bir örnek teşkil eden bir kobay... Meloni'nin (İtalya Başbakanı) bile dediği gibi, dünya mülteci sorununun bu şekilde çözüleceğini düşünüyor ama mülteci sorununu çözmenin yolu bu değil. Çözüm aslında çok açık. Çözüm, mültecilerin neden kaçtığı sorusunu sormaktır. Hepsi kaynağın içinde, yani herkes çözümü bulabilir aslında. Tabii ki istisnalar var, çünkü gerçekten kötü durumda olan, baskıcı sistem tarafından gerçekten tehdit edilen insanlar var. Ve bu durumda, her ülke onları kabul edebilir. Ve hatta politikacılar da bazı konularda dürüst olmalıdır. Örnek olarak Almanya, İngiltere, ABD ya da İsviçre'yi verelim. Bu ülkeler her zaman dışarıdan iş gücüne ihtiyaç duyarlar. Türkiye'de bile bu böyle. Dolayısıyla, mülteciler nefret edilmesi gereken bir şey olmamalı çünkü aslında ülkenin ekonomisine, nüfusuna ve iş gücüne katkıda bulunuyorlar.

Söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Zaten çok konuştum ve çok konuşmaya devam edeceğim. Neredeyse bir yıl sekiz ay oldu, bana hiçbir hak vermediler, haklarım ihlal edildi. Mülteci statüsü ve paradan yoksun olduğum için hakkımı arayamadım; durumumu, hukuksuz muameleyi düşünme fırsatım olmadı. Bu devam eden bir süreç. Kısa vadede, bu olumsuz duruma katkıda bulunanların bir gün mahkemede bu hukuksuz muamelelerin sonuçlarıyla yüzleşeceğini umuyor ve bu açıklamayla dileklerimi belgelemek istiyorum. Mahkemede, yasalar çerçevesinde yüzleşeceğimiz güne kadar bunları belgelemek için söylüyorum. Gün gelecek o insanlar mahkeme önünde yargılanacaklar.

Footnotes

  1. Drousiotou and Mathioudakis

  2. Κουρούσιη, Νικολέττα. ‘Mεταναστευτικό: Eνισχύεται η επιτήρηση στη Νεκρή Ζώνη – Αυτοψία Yφυπουργού στην Αυλώνα’. Philenews, 8 August 2024. https://www.philenews.com/politiki/article/1497972/enischiete-i-epitirisi-sti-nekri-zoni-aftopsia-ifipourgou-metanastefsis-stin-avlona/

  3. Corina Drousiotou and Manos Mathioudakis, ‘Cyprus AIDA Report 2023 Update May 2024’, Country Report, AIDA (ECRE, May 2024), 26, https://asylumineurope.org/wp-content/uploads/2024/05/AIDA-CY_2023-Update.pdf